Eleştiri Arşivi
Eleştiri
//php print_r ($fields); ?>
İnsanın mizacında yaşadığı coğrafyanın da belirleyici olduğunu söylerler. Gerçekten de, yaşadığınız coğrafya, dayattığı gerçeklikler ve zorluklarla sizi adeta yoğurup yeniden şekillendirir ve başlangıçtakinden farklı bir hale getirir.
//php print_r ($fields); ?>
Kurt Vonnegut, hep bildiği yoldan gitti; “bildiğini yazdı.” Bunu yaparken de metinlerinden ironiyi hiç eksik etmedi. Zaten büyük acıların ortasında kalan kalemi sağlam yazarların, ironinin âlâsını yapma hakkı hep saklı. Vonnegut, eserlerinde o hakkı sonuna dek kullandı. İroniyle beraber yürüyen mizah, onun perdeye değil de, perde gerisindekilere yoğunlaşma huyuyla birleşince ortaya, 20.
//php print_r ($fields); ?>
2016 Avrupa Futbol Şampiyonası, Türkiye’de pek alışık olmadığımız türden bir öykü kitabının yayın tarihiyle kesişti; 19 edebiyatçının kaleminden 19 futbol öyküsünü bir araya getiren Al da At Dercesine’nin... Böyle bir derlemenin bugüne kadar eksik kalmasının sebeplerini ise, edebiyatçıların ve çoğu edebiyat okurunun futbolla aralarına koydukları mesafede mi aramak gerekir?
//php print_r ($fields); ?>
Cenk Gündoğdu’nun daha yeni çıkan ikinci şiir kitabı Harap’a baktığımızda, şairin bir toplum ve toplumsal yapının içinde yaşadığının fakında olduğunu görüyoruz. Şair, toplumun, insanların içinde ve onların etkisine edilgin bir tepki vermekten çok, eleştirel bir karşılık veriyor. Yoksa düz anlamda toplumcu şiir geleneğimize bağlayamayız bu şiiri.
//php print_r ($fields); ?>
2012 yılı Nisan ayındayız. Roman kahramanı Selçuk, çocukluğunu ve gençliğini geçirdiği ama yirmi sene önce bir daha ayak basmamak üzere terk ettiği İstanbul’a geri dönüyor. Neden döndüğünü bilmiyor; herhalde kendisi ile hesaplaşmak için...
//php print_r ($fields); ?>
Norveçli yazar Karl Ove Knausgaard, 21. yüzyılın en çok konuşulan yazarlarından biri. Kavgam serisi birçok dile tercüme edildi ve kısa sürede çok satanlar listelerine girdi. Knausgaard’un hatırı sayılır bir hayran kitlesi de oluştu ve hatta adına “Knausgaard-mania” denen bir çılgınlık bile türedi.
//php print_r ($fields); ?>
Elçin Poyrazlar, Gazetecinin Ölümü adlı ilk polisiyesinin ardından, Kara Muska ile okurlarının karşısına yeniden çıkıyor. Gazetecinin Ölümü’nde, Washington’da gelişen politik bir olayın izini sürerken tanıştığımız Selin Uygar karakteri, Kara Muska’da bu kez İstanbul’da... Selin Uygar aslında bir gazeteci.
//php print_r ($fields); ?>
Bulaşık şıkırtıları, klavye tıkırtıları, çocuk kahkahaları, televizyon vızırtıları, yemek kokuları, ütülenecek çamaşır yığıntıları, biblo koleksiyonları, okunmuş gazete balyaları, birkaç kez kullanıldıktan sonra kaldırılmış katı meyve sıkacakları, ekmek yapma makinaları, çok parçalı matkap setleri, koşu bantları, artık oynanılmayan ama bir türlü atılmayan türlü oyuncaklar, balkonları ve kilerle
//php print_r ($fields); ?>
Antonio Tabucchi öyle bir yazar ki, yolculuk etmek konusunda hayatı "ah keşke"lerle geçen benim gibi bir okuru, daha kitabının önsözünde avucunun içine alıyor. "Çok yer gezdim ve çok yerde bulundum," diyor Yolculuklar ve Öteki Yolculuklar'ın başında.
//php print_r ($fields); ?>
Sözü Türkçe edebiyatın sağlam bellekli, safalı dilli, edalı sözlü ve şen şakrak denemecisi Salâh Birsel’le açmak isterim. Bir tür olarak denemenin hor görülüp ders kitaplarına hapsedilmesi, hele hele Türkçede deneme yazarı yetişmemesi, doğrusu ahlanıp vahlanacak bir meseledir. Öyle ki, iyi bir deneme okumak insanı krallar katına yükseltir, başına taç bile koyar.