Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Eleştiri Arşivi

En çok okunanlar  

Eleştiri


Roald Dahl hakkında bazı "müthiş sırlar"

Charlie’nin Çikolata Fabrikası’nı ilk okuduğumuzda, eminim hepimiz, çikolata fabrikasına giriş imkanı veren “altın bilet”ten bir tane de bizim payımıza düşseydi keşke diye düşünmüşüzdür. Bir çikolata ırmağına ya da bir vanilyalı şekerleme dağına, ceviz odasına kayıtsız kalmak pek mümkün değil ne de olsa!

 


Zihnin yeniden kuramadığı tarih!

Herhalde edebiyatımızın en paylaşılamayan ismi Ahmet Hamdi Tanpınar’dır. Sağcı mı solcu mu, Batılı mı Batıcı mı kavgasının başlangıç noktası olarak 1973 yılındaki Selahattin Hilav (“Tanpınar Üzerine Notlar”, Yeni Dergi) ile Hilmi Yavuz (“Tanpınar’ın Solculuğu Efsanesi”, Yeni A Dergisi) arasındaki tartışmayı gösterebiliriz.


Dünyanın yeni despotları: Çok uluslu şirketler

Ned Beauman, ilk romanı Boksör Böcek (2010) ile ülkesi İngiltere’de birden fazla ödül kazanmış, ikinci romanı Işınlanma Kazası (2012) ile de Man Booker Ödülü'ne aday gösterilmişti. 1985 doğumlu olan Beauman, 2013 yılında Granta dergisinin “En İyi 20 Genç Yazar” listesinde de yer almıştı.


Ben de inanıyorum, kurbağalara!


Kurbağalara İnanıyorum, Barış Bıçakçı, Behçet Çelik ve Ayhan Geçgin’in edebiyat ve hayat üzerine yaklaşık bir sene süren yazışmalarından oluşuyor. Bildiğim kadarıyla ilk kez deneniyor bu: Yazınsal bir tür olarak “e-posta”yı tartışmaya açmış oluyorlar aynı zamanda. Diğer pek çok şeyle birlikte…


Görünmez kadın

Süper kahramanlara has olağandışı bir yeteneğim bulunsa, bunun görünmezlik olmasını isterdim hep. Görünmeden görmenin, gözlemlenmeden gözlemlemenin tanrısal bir yanı bulunduğu muhakkak. Siz başkalarını gayet iyi tanırken onlar için bir muamma olarak kalmanın size sosyal yaşamınızda avantaj sağlayacak konforlu bir yanı var.


Yola yayan çıkmak

Çocukken, ergenken, hatta zaman zaman yetişkinken sevginin gücünü anlatan hikayeler dinleriz. Benim çocukkenki sevgi hikayem dedemin yaşadığı gerçek bir olaydı. Dedemi tanıma şansım olmadığı için annemden dinlemiştim. Dedem annesi yerine koyduğu anneannesinin ölüm haberini aldığında, yaşadıkları yerden uzakta, daha büyük bir nahiyede ortaokulu okuyormuş.


Güzel şiir

Şiir sanatıyla, sanat olarak bir alıp veremediği yok Birhan Keskin’in. Şiirin, bir sanat olarak, olanaklarından (ki bu şimdiye kadar kazanılmış ve yerleşmiş, dolayısıyla klişeleşmiş olanaklardır aynı zamanda) memnun ve bu olanakların yarattığı imkanlar Birhan Keskin’in bir şair olarak kendisini ve dünyayı anlatmasına yetiyor. Anlatmak yerine dışa vurmak demek isterdim.


"Çok eskiden rastlaşacaktık"

Vesikalı Yarim evli, çocuklu, taşralı manav Halil'le, pavyonda çalışan, makyajlı esanslı, pek güzel ama “iffetsiz” Sabiha'nın romantik başlayan, hızla kara sevdaya savrulan, en sonunda trajik biten aşkının kült filmidir. Filmin sonlarına doğru çiftin aşkı çıkmaza girince böyle söyler Sabiha: “Çok eskiden rastlaşacaktık.” Peki niçin?


Yamyam ve cüzzamlı olmanın trendi

Yetişkin bir erkek, babası hakkında düşünmeye başlamışsa romanın ilk cümlesi yazılır. Yetişkin bir erkek, annesine vicdan üzerinden hayatı boyunca yenilmeye mahkumken babasına olan duygularını listelemesi ve saldırgan/anlayışlı ayrımını yapması kaçınılmaz sanki. Listede iki başlık altında yüzlerce duygunun tonlarca ağırlığı yetişkin bir erkeği hiçbir şeye yetişememeye sürüklemeye yetecektir.


Her dönemin Neil Gaiman'ından bir parça

Aslında kırılacak ne çok şey var. Eğer izin verirsek tabii. Bu yüzden kalın kabuklarımız, kendi kuytularımız, altına sığındığımız ağır yorganlarımız var. Değer verdiğimiz şeylerin fazlalığı kadar müsaitiz kırılmaya.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.